Dünyanın her yanında birçok ulus COVID-19 salgınını ve beraberinde getirdiği ekonomik etkisini kontrol altına almak için kollarını sıvadı. Bu çabaların boyutunu Mckinsey Global Survey Temmuz değerlendirmesi ortaya koyuyor.
Özellikle Kuzey Amerika ve gelişmekte olan pazarlarda yöneticiler, ülkelerinin ekonomileri hakkında geçen aydan bu yana daha umutsuz hissetmeye, iyileşme senaryoları hakkında da diğer ülkelere kıyasla daha tedbirli olmaya başladı. İyileşme senaryolarından beklentiler giderek artan bir temkinin ve belirsizlik hissinin var olduğuna işaret ediyor. 2020’de gerçekleştirilen tüm McKinsey Global anketleri arasından sadece bu ayın anketinde katılımcılar kurumlarının gelir seviyelerinin artacağını öngörüyor.
“Ülkemin başı dertte ama dünyaya bir şey olmaz”
Bu ay yöneticilerin, konu dünya ekonomisi ve kendi anavatanları olduğunda, Haziran’a kıyasla daha iyimser bir ruh hali içinde oldukları gözlemlendi. Bu iyimserlik hem küresel hem de ülkelerindeki büyüme oranlarının artacağını düşünmelerine yol açtı. Geçtiğimiz dört anket boyunca katılımcıların kendi ülkelerinin ekonomileri hakkındaki umutları yavaş ama azimli bir şekilde yeşermeye devam ettiyse de Kuzey Amerika ve gelişen pazarlardan gelen katılımcıların moralleri Haziran’dan bu yana bozarken bu olumsuzluk COVID-19’un gayri safi yurtiçi hasıla üzerindeki etkileri sorulduğunda da devam etti.
Tüm coğrafyalarda COVID-19’u atlatma ve iyileşme sürecine dair görüşler daha karamsar bir hal aldı. Haziran anketinde katılımcılardan yakın gelecekte ev ekonomilerinin durumu hakkındaki öngörülerini McKinsey tarafından hazırlanmış senaryolar üzerinden belirtmeleri istenildiğinde, nispeten iyimser olan senaryoları seçmişlerdi. Bu senaryolarda ya toplumsal sağlık ve ekonomik destek yaptırımlarının bir noktaya kadar sürdürüldüğü ve GSYH, gelir ve kurumsal varlıkların kriz öncesi seviyelere dönmesinin zaman alacağı kabulleniliyor; ya da salgının kontrol altına alınıp ekonomik büyüme kriz öncesi seviyelere yavaş yavaş dönüldüğü alternatifler bulunuyordu.
Şimdiyse katılımcılar, belli sağlık ve ekonomik yaptırımların uygulandığı ve ekonomik durumun kriz öncesi seviyelere yavaş bir hızla döndüğü A1 senaryosunun, ülkeleri için en olası senaryo olduğunu belirtiyor. A1 senaryosunu; kamusal sağlık yaptırımlarının etkide olduğu ancak virüsün yine de tam anlamıyla kontrol altına alınamayıp ekonomik durumu kriz öncesi haline getirmekte yetersiz olduğu B2 senaryosu takip ediyor.
Bu senaryoları global mercekte değerlendirmeleri istendiğinde, katılımcılar Nisan ayından bu yana yaptıkları gibi iyimser A1 senaryosunun daha olası olduğunu düşündüğünü belirtti. İkinci sıradaysa iyimser bir gelecek vaat eden A3 senaryosunun yerini B2 senaryosu aldı.
Konu şirketlerinin önümüzdeki 6 ay boyunca elde edebileceği fırsatlar olduğunda katılımcılar, ülkelerinin geleceğine göre daha umutlu. Nisan’dan beri gerçekleştirilen her ankette kurumlarının kârının artacağını düşünen katılımcı sayısı artıyor. Aynı zamanda ürün ve hizmetlerine olan müşteri talebinin düşeceğini belirten katılımcı sayısı da, Nisan ayından bu yana tutarlı bir şekilde düştü.
Sektörler umutlu; perakende hariç!
Sektör bazında değerlendirildiğinde, salgın nedeniyle hem olumlu (sağlık, ilaç, medikal ürünler, otomotiv ve lojistik sektörleri) hem de olumsuz (seyahat ve ulaşım sektörleri) etkilenen sektörler, önümüzdeki aylarda ürün ve hizmetlerine olan talebin artmasını bekliyor. Bu sektörlere bir kontrast olarak; Haziran ayında en iyimser olan sektörlerden biri olan perakendenin beklentileri Haziran’a kıyasla oldukça azaldı.
Temmuz ayı araştırmasının tamamını buradan inceleyebilirsiniz.